Hz. Muhammed (s.a.v.*)’in ailesi ve çocukları hakkında neler biliyorsunuz?
Hz. Muhammed’in Ailesinin Örnek Davranışlar
Hz. Muhammed (s.a.v) her alanda olduğu gibi aile içinde de örnek bir yaşam sürerdi. Aile içindeki davranışlarıyla aile bireylerine örnek olurdu. Davranışlarına özen gösterir, sözlerini seçerek konuşurdu. Aile bireylerine zaman zaman öğütlerde bulunur, iyiyi ve doğruyu göstermeye çalışırdı. Onlar da peygamberimizin öğütlerini dikkate alır, bunlara uygun davranmaya önem verirlerdi. Böylece seçkin özelliklere sahip mutlu bir aile ortamı oluşturmuşlardı.
1. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Ailesinde Sevinçler ve Sıkıntılar Paylaşılırdı
Paylaşmak insan için doğal bir ihtiyaçtır. İnsanlar sevinçli ve üzüntülü anlarında yanlarında bunu paylaşabilecekleri birilerini ararlar. Çünkü sevinçler paylaşıldıkça çoğalır, üzüntüler payla şıldıkça azalır. Sevinç ve üzüntülerin en kolay paylaşılacağı yer ise ailedir. İnsan, sevinç ve üzüntülerini herkesten önce ailesiyle paylaşmak ister.
Hz. Muhammed,(s.a.v) ailesine verdiği değerin bir sonucu olarak ailesinin iyi ve kötü zamanlarında hep yanlarında olmuştur. Ailesi de onu peygamberlik geldikten sonra karşılaştığı zorluklarda yalnız bırakmamış, yaşadığı sıkıntıları paylaşmıştır.
Hz. Muhammed (s.a.v.), çocuklarının zor zamanlarında hep yanlarında olmuştur. Bir gün Hz. Muhammed (s.a.v.)’e torunlarından birinin hastalığının ağırlaştığı bildirildi. Kızı Zeynep’in evine gitti. Torununu kucağına aldı. Kısa bir süre sonra torunu kucağında can verince Hz. Peygamberin gözünden yaşlar süzülmeye başladı. Kendisine “Niçin ağlıyorsun?” diye sorulduğunda “Bu gözyaşı, Allah’ın insanların gönüllerine koyduğu bir rahmettir...” dedi.
Hz. Muhammed (s.a.v.) ailesiyle sadece sıkıntılarını değil, sevinçlerini de paylaşmıştır. Torunları Hasan ve Hüseyin dünyaya geldiğinde çok sevinmiş ve ziyafet vermiştir. Ayrıca onlar için sünnet törenleri düzenlemiştir.
Hz. Muhammed (s.a.v.), Müslümanların birbirleriyle olan ilişkilerinde de sevinç ve sıkıntıların paylaşılmasına; “Müminler, birbirlerini sevmede, birbirlerine yakınlıkta, şefkat gösterip birbirlerini koruyup kollamada bir vücut gibidirler. Vücudun herhangi bir yerinde bir rahatsızlık olduğunda, bunu vücudun tüm uzuvları hisseder.” buyurarak işaret etmiştir.
Sevinç ve sıkıntıların paylaşılması bireysel ve toplumsal hayatımızda çok önemlidir. İnsan, sevinçlerini ve sıkıntılarını doğası gereği birileriyle paylaşmak ister. Sevinçlerimizi ve sıkıntılarımı zı paylaştığımız ilk yer ailemizdir. Hz. Muhammed (s.a.v.) de söz ve davranışlarıyla bu konuda bizlere en güzel örnektir.
2. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Ailesinde Misafire Cömert Davranılırdı
Her konuda Kur’an’ın emirlerini uygulayan Hz. Muhammed (s.a.v.) , söz ve davranışlarında cömertliğini göstermiştir. Yakın arkadaşları onu “insanların en cömerdi” olarak tanıtmıştır.(15) Hz. Peygamberin ramazan ayında diğer aylara göre daha cömert olduğu da onunla ilgili bilinen gerçeklerdendir.
Hz. Peygamberin başta misafirleri olmak üzere tüm insanlara karşı olan cömertliği, aile hayatının da bir parçasıydı. Hz. Hatice’nin ilk vahiy geldiğinde onu teselli ederken söylediği sözlerden birisi de onun misafire ikramda bulunmasıdır. Hz. Peygamber gelen misafiriyle özellikle kendisi ilgilenirdi. Bir defasında gelen bir misafire et pişirilmesini istemiş, pişen eti de kendisi bıçakla keserek servis yapmıştır.Hz. Muhammed (s.a.v.) gelen misafirleri ağırlamak için elinden geleni yapardı. Yine bir gün gelen bir misafir için kendi evinde herhangi bir yemek olmadığını öğrenince;
Bu kişiyi gece kim misafir edebilir, diye sorarak o kişinin arkadaşlarından birinin evinde ağırlanmasını sağlamıştır.
Hz. Peygamber misafirin, ev sahibi üzerinde hakkı olduğunu söyleyerek misafire ikram etmenin önemini belirtmiştir. “...Allah’a ve ahiret gününe iman eden misafirine ikram etsin.” buyurarak Müslümanları misafir konusunda hassas davranmaları için uyarmıştır.
5. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Ailesinde Öksüzler ve Yoksullar Gözetilirdi
Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ailesinde öksüzler ve yoksullar gözetilirdi. Öksüzlerin durumunu en iyi anlayanlardan biri de Hz. Muhammed (s.a.v.)’in kendisiydi. Çünkü o da hem yetim hem de öksüz olarak büyümüştü. Bu duyguyu ondan daha iyi kimse anlayamazdı.
Kur’an’da: “Öyleyse yetimi sakın ezme. El açıp isteyeni de sakın azarlama.” buyrularak yetim ve yoksullara karşı dikkatli davranmamız gerektiği açıklanmıştır. Hz. Muhammed (s.a.v.), öksüzlerin haklarının korunmasını istemiş ve onların mallarını haksızlıkla yiyenleri uyarmıştır. Peygamberimizin bir başka hadisinde ise herhangi bir yetimin bakımını üzerine alan kişinin cennette kendisine işaret parmağı ile orta parmak gibi yakın olacağını belirtmiştir.
Peygamberimiz, yoksullara onurlarını kırmadan yardım etmemiz gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca gerçek yoksulun, ihtiyacı olduğu hâlde istemekten utanan ve dilenerek insanlara el açmayan kişiler olduğunu söylemiştir.
Öksüz ve yoksulların gözetilmesi, dinimizin üzerinde önemle durduğu konulardan biridir. Kur’an yetime kötü davranmayı ve yoksulu incitmeyi, dini yalanlayanların sıfatları arasında saymaktadır. Bizler de bu konuda Kur’an’ın ve Hz. Peygamberin öğütlerini dikkate almalıyız.